
Yetenekli bireyler, ülkelerin ekonomik büyümeleri ve kalkınmalarının ardındaki temel gücü oluşturmaktadır. Daha çok yaratıcı ve yenilikçi yeteneklerin kümelendiği, bir araya geldiği/getirildiği, zekâ ve yeteneğin değer bulabildiği ülkeler daha güçlü ekonomilere sahip olmaktadırlar.
Dünya bilindiğinin aksine, artık koskoca düz bir satıh haline, adeta bir satranç tahtası haline dönüşmüştür. Yeteneği, yaratıcılığı olan, isteyen herkesin oyun oynayabileceği öne çıkabileceği bir dünya karşımızda durmaktadır. Üstelik diplomanızın olmasına bile gerek olmayan, bireysel de olsanız fırsatlar sunan bir oyun alanı. Ancak, yeteneklerin bir arada yoğunlaştığında gösterdiği etkiyi bireysel yeteneklerin tek başına gösteremediği hatta kaybolduğu bir oyun alanı.
Bireylerin yenilik yapmak için göç etmeye ihtiyaçları olmadığı düşünülse de zihinler sınır tanımasa da yetenekler değer bulabildikleri ortamları aramakta, onları özgürlük ve eşitlik mıknatıs gibi çekmektedir. Yetenekli insanları kendisine çeken, bir araya getiren ya da birbirine yaklaştıran ülkeler; askeri ve ekonomik olarak çok gelişmekte dünyanın gerisi ile adeta oyun oynamakta, kaynakları sömürmekte, insanları köleleştirmekte ve kendisi dışında gördüğü dünyayı kaosa sürüklemekte ve bataklığa dönüştürmektedirler. Eş zamanlı olarak büyüyen, maddi ve manevi refah düzeyi yükselen bu ülkeler daha fazla yeteneğe mıknatıs olmak istemektedirler. Üstelik bir kere yeteneklere mıknatıs olduğunuzda yetenekli bireyler, yeni yetenekleri de kendilerine çekmektedirler. Bu durumun bir kısır döngü olduğunu söylemek son 10-15 yıla kadar doğruydu. Artık, yetenekli bireylerinin öneminin farkında olan ülkelerin sayısı daha da arttı. Küresel rekabet, yetenek avına dönüştü. Kendi doğdukları ülkelerden ayrılan yaklaşık 200 milyon yetenekli bireyi çekebilmenin, bu pastadan pay almanın gizli hesapları her geçen gün büyüyor. Artık küresel ekonomideki rekabet, sermaye, mal veya hizmetten daha çok insana yönelik rekabete dönüşmüştür ve daha da artarak devam edecektir. Yetenekli bireyleri şirketlere çekme ya da yetenekli bireylerin yoğunlaştığı bölgelere şirket kurma küresel rekabetin yol haritasıdır.
Ülkelerinin gelişmesini:
üstün yeteneklere mıknatıs olma becerileri sağlayacaktır.
Yeteneğin hangi kültürden ya da coğrafyadan geldiğinin, siyah ya beyaz olmasının
artık bir önemi bulunmamaktadır. Tam tersine etnik ve kültürel çeşitliliğin
ekonomik büyümeye katkısının önemli boyutlarda olduğunu araştırmalar ortaya
koymaktadır ( G. Ottavino ve G. Peri. “The Economic Value of Cultural Diversityâ€
University of California, Şubat 2004). Birbirimizden farklı olmamız düşünce ve
fikir zenginliği de beraberinde getirmektedir. Çünkü yaşantılarımız, bakış
açılarımız, problem çözümümüz, yeteneklerimiz ve yaratıcılığımız birbirimizi
tamamlamaya ve karşılıklı öğrenmeye katkı sağlamaktadır. Bu süreç birbirini
anlayan saygı ve sevgi duyan, empatik davranabilen, yeni fikirlere kucak açan,
yaratıcı dinamiği ve potansiyeli harekete geçirebilecek büyük bir zenginliktir.
Ekonomik büyüme ve rekabetçiliğin merkezinde IQ`su yüksek, yenilikçi ve girişimci bireyler bulunmaktadır. Dünyanın her tarafından gelen en zeki, en çalışkan, en yaratıcı bireyler ülkelerin gelişim dinamiklerini oluşturmaktadırlar. Küresel ölçekte yeteneklerin hareketi/göçü ile yoğunlaştıkları bölgeler – bugün dünyadaki sayısı 25 civarında- insanlığın gideceği yeri ve gelişimini belirlemekte, insanoğlunun kaderini çizmektedir. Küresel olarak mıknatıs bölgeleri diyeceğimiz bu alanlarda yoğunlaşan yetenekler, bulundukları bölgelere ekonomik büyüme ve refahı da taşımaktadırlar. Üstelik yetenekli bireyler yoğunlaştıkları bölgelerde, birbirileri ile etkileşimleri sonucunda bir çok problemin çözüme katkıda bulunacakları gibi, yeni fırsatları ve yeni gelişimleri de tetikleyeceklerdir.
Ülkelerin ekonomideki gelişmişliğinin önemli göstergelerinden birisi olan patent başvurularına baktığımızda, yeteneklerin yoğunlaştığı bölgeleri içine alan ülkeler görülmektedir. Her yıl dünyadaki patent başvurularını açıklayan Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) 2016 yılı uluslararası patent raporuna göre:
Yeteneklerin yoğunlaştığı 20 bölge içerisine Türkiye girebilir mi?
Dünya yetenek havuzundan Türkiye pay alabilir mi?
Bu sorulara cevap vermek için:
- Yeteneklerin istediği ortamları sağlayabiliyor muyuz veya sağlayabilir miyiz?
- Üstün yeteneklileri bir kenara koyun, yeteneğin zerresine sahip çıkabiliyor
muyuz?
Sorularını sormak gereklidir.
Yeteneklerin kümelendiği New York ekonomisinin, Rusya ekonomisinden daha
büyük olduğunu ifade edip, Silikon Vadisindeki risk sermayedarlardan – 6 milyar
dolar kişisel serveti bulunan- John Doerr`in sözlerini aktarmak isterim.
- Önemli mühendislik fakültelerimizden mezun olan her bir yabancının diplomasına
“yeşil kart†zımbalamalıyız.
Yeşil kart verilmesinin teklifi veya farklı teşvikler yetenekleri çekmek için kullanılan yöntemlerden bazılarıdır. Yetenekli bireylerin göçü teşvik ediliyor. Çünkü ekonomik gelişme için yetenekli bireyler olmazsa olmazlardandır. Diğer ülkelerin parlak yeteneklerini aşırmak için çabalayan ülkelerin sayısı artmaktadır. Kanada, Birleşik Krallık, Avustralya, İskandinav ülkeleri ve Yeni Zelanda gibi ülkeler yüksek lisans ve doktoralı bilim insanlarını ve girişimcileri çekmek için daha çok çaba harcıyorlar. Yüksek teknolojiye sahip olabilmek için zorunlu olan yetenekli bireyleri arıyorlar. Çin ve Hindistan, daha çok bilim insanı yetiştirmek için milyarlarca dolarlık projeler başlatmış durumdalar.
Bugüne kadar yetenekli bireylerin kaymağını yiyen ABD, yenilikçi ve yaratıcı bireylerin işgücü içerisindeki oranı ile kendisinin yaratıcılık endeksinde 11. sırada olduğunu üzülerek belirtmektedir ( R.Florida, “The Flight of The Creative Class†s. 43). Çünkü yeni teknolojileri geliştirmenin dinamiğini, motorunu yetenekli bireylerin oluşturduğunu çok iyi biliyorlar. ABD`deki tüm bilim insanların yaklaşık dörtte biri ve mühendislik profesörlerinin % 40`ı ile mühendislik, bilgisayar ve yaşam bilimlerindeki doktora öğrencilerinin yarısından fazlasını ABD dışından gelenler oluşturmaktadır. 2013-2014 akademik yılında Amerika`daki yüksek eğitim kurumlarında kayıtlı olan yabancı öğrenci sayısı 886 bindir. ABD`de okuyan öğrencilerin %4`ü yabancıdır ve Türkiye, ABD`ye en fazla öğrenci gönderen 11`inci ülkedir Yabancı öğrenciler bu ülkeye yıllık 27 milyar dolar bırakmaktadır (https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-de-yabanci-ogrenci-sayisinda-artis/2594023.html). Halen ABD`de okumuş ve ülkesini yöneten bir çok lider ve üst düzey yönetici bulunmaktadır. Bu durum ABD`nin güvenliği açısından ve ikili ilişkiler açısından da çok önemli görülmektedir. Beyin hareketi ya da yetenek hareketi diyebileceğimiz bu süreç ekonomik gelişmeler kadar siyasi gelişmeleri de etkilemektedir.
2015-2016 döneminde Türkiye`de okuyan yabancı öğrenci sayısı 87 bin 903`tür (YÖK). Maalesef yetenek havuzunun en tepesinden öğrenci alamadığımız da gerçektir.
Economist Dergisinde yayınlanan bir araştırma sonucuna göre “göçü serbest bırakmanın dünya için potansiyel ekonomik faydaları ticari engelleri ortadan kaldırmanın faydalarını gölgede bırakır†yorumu yapılmıştır (The Economist.â€Opening The Doorâ€, 31 Ekim 2002).
Martin Prosperity Institute adlı kurum tarafından yapılan Dünya Yaratıcılık Endeksi 2016 raporunda Türkiye, ancak sıralamaya konu 139 ülke içinde 88. sıradadır. Bu endekste 3 temel parametreye bakmışlar ve 3T olarak adlandırmışlar. 1. Teknoloji, 2. Talent (yetenek) ve 3. Tolerance (hoşgörü).
Teknolojide, ülkenin araştırma-geliştirme harcamalarına ve o ülkede alınan patentlerin ülke nüfusuna oranına bakılmış. Yetenek boyutunda, ülkedeki yetişkin ve üniversite mezunu nüfusun toplam işgücü içindeki oranı, hoşgörüde ise göçmenlere, ırksal ve etnik azınlıklara yapılan muamele değerlendirilmiş. Sonuç olarak Türkiye, teknoloji endeksinde 53., yetenek endeksinde 58. ve hoşgörü endeksinde 123. hepsinin ortalamasında da endekste 88. sırada yer bulmuş.
Cornell Üniversitesi, INSEAD (The Business School for the World) ve Dünya Fikri Haklar Örgütü (WIPO) tarafından Ağustos 2016`da yayınlana Küresel İnovasyon Endeksi raporuna göre 128 ülke içerisinde Türkiye, 13.sıraya yükselerek iyi bir gelişme kaydetmiştir. 7 ana göstergenin ele alındığı endeksin alt başlıklarını incelediğimizde Türkiye:
Ancak genel sıralamada 128 ülke arasından 42. sırada olan Türkiye, “siyasi ortam†göstergesinde 88, “düzenleyici ortam†göstergesinde ise 96. sırada yer almaktadır.
Bir çok ülke dünya yetenek havuzundan daha fazla pay almaya çalışıyor.
Peki biz?
Ters beyin fırtınası yapalım.
Kendi yetenek havuzumuzdan yararlanamazsak ve ilave olarak dünyadaki yetenek havuzundan pay alamazsak ne olur?
Gelişen, büyük ve güçlü Türkiye olabilmek, bireylerimizin yeteneklerine ve yaratıcılıklarına bağlıdır. Yapılacak olan, yeni “Yaratıcı Çağı†yakalamak için zaten sınırlı olan yetenekli ve üstün yetenekli bireyleri açığa çıkaran ve kullanabilen bir eylem planı oluşturmaktır. Yetenekli bireyleri bir araya getirebilecek adımları atmak, istedikleri ortamı, fırsatları ve özgürlüğü bir an önce sağlamaktır.
İlk adım ne olmalı?
Eğitim! Tabii ki eğitimle başlanmalıdır. Yetenekleri açığa çıkarabilmek eğitimin önceliği yapılmalıdır. Sahici bir öğrenmeye geçilmeli, yaratıcılığı açığa çıkaran, ateşleyen ve kullanmaya imkân veren özgün bir eğitim olmalıdır. Problem çözme öğretilmelidir. Hangi alanda olursa olsun her yetenek takdir edilmelidir. Bireylerin yaratıcılıklarını açığa çıkarmaları için bir sanatın veya sporun içinde olmaları, hobileri olmaları, öğrenme ve öğretmekten zevk almaları sağlanmalıdır.
Sonra.
Birbirini anlama ve saygı sürekli gözetilmeli. Her bireyi değerli gören
anlayış ileri taşınmalıdır.
Daha çok sorgulayan, eleştiren, kendini ifade eden, daha çok hayal kuran,
çocuklarımız olması için uğraş verilmelidir.
İnsan açgözlülüğü ve yıkımının önüne geçebilmek için, ne yapılacaksa ortak
akılla yapılmalıdır. Değişimler, fikirlerle başlar. Herkesin fikirleri alınmalı,
ülkenin bir parçası olduğu roller verilmelidir. Başkaları olmadan, diğerleri
olmadan yürünemeyeceği, gelişilemeyeceği bilinmelidir. Kutuplaştıran
zincirlerden kurtulmak gereklidir. Farklı olmak, sağlıklı toplumların
göstergesidir.
İnsan sermayemiz önemsenmelidir. Liselerden mezun olan 1 milyona yakın ( 2015`te 908 bin ) öğrencinin yarısından fazlası üniversiteli olamıyor. Bırakın yeteneklerini ve yaratıcılıklarını, kendileri göz ardı ediliyor. Üniversite mezunları çok mu yaratıcı oluyorlar? Elbette hayır. Ama üniversiteye giremeyenler çoktan gözden çıkarılmış, kendilerini değersiz hissettikleri bir noktaya getirilmiştir. Üniversiteli ya da değil insan sermayemize ve yeteneklerine sahip çıkılmalıdır.
Dünyada bir eşitsizlik varsa, o eşitsizliğin bireylerin yaratıcılık potansiyellerin boşa harcanması olduğu unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA
1. Florida R. (2011). Yaratıcı Sınıf Adres Değiştiriyor. İstanbul. Mediacat
2. Gladwell M. (2009) Outliers. İstanbul. Mediacat
Â
