| Bilim | Teknoloji | Sağlık | Bilim Dünyası | Eğitim



Sarılık yeni doğan bebeklerde sıkça görülen ve çoğunlukla tehlikeli olmayan bir durumdur. Genellikle bebekler 2-4 günlükken fark edilir ve iki hafta içinde geçer. Yeni doğan bebeklerde görülen sarılığın nedeni kandaki bilirubin molekülüdür. Bilirubin kırmızı kan hücrelerinin parçalanması sırasında hemoglobin molekülünün geçirdiği biyokimyasal değişimler sonucu açığa çıkan maddedir. Zararlı etkileri olan bilirubin karaciğer tarafından başka maddelere dönüştürülerek vücuttan atılır.

Rüyaları yönlendirebilme yeteneği daha çok bilimkurgu filmlerinde görülse de rüyaları kontrol etme ya da en azından etkileme teknikleri uyku ile ilgili araştırmalara da konu oluyor. Kontrol edilebilir rüyalar ile ilgili gözlemlerini yazıya...

Kedi, köpek, geyik gibi hayvanların gözlerinde ışığı yansıtma özelliği olan tapetum lucidum isimli ince bir katman bulunur.

Gün boyunca çevremizdeki bakterilerden korunmak için çeşitli önlemler alırız: Ellerimizi antibakteriyel sabunlarla yıkar, dezenfektan sıvılarla dokunduğumuz yerleri temizleriz.

Dr. Bahri Karaçay, Bilim Genç sesli yayınının bu bölümünde modern bilim sayesinde beyin hakkında öğrendiklerimizden bahsediyor. Ayrıca “İnsan beyni kaç hücreden oluşuyor?”, “Beynimiz nasıl çalışıyor?”, “ Yeni bir şey öğrendiğimizde beynimizde neler oluyor?”,

Bazı hayvanlar kış gelmeden ılıman yerlere göç eder, bazıları ise kış aylarında kendilerini toprağın...

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Zika virüsünün yayılmasıyla ilgili geçen şubat ayında ilan ettiği küresel acil durumun kaldırıldığını açıkladı. DSÖ'den yapılan yazılı açıklamada, Zika virüsünün uzun vadede yayılmasına karşı örgütün çalışmalarına devam edeceği belirtildi.

Çikolata köpekler için zararlı bir besindir ve köpeklerde en sık rastlanan yirmi zehirlenme sebebinden biridir.

Hıçkırık diyaframın ani ve istemsiz olarak kasılması sonucu oluşur. Diyafram akciğerlerin altında kubbe şeklinde ve nefes alma sürecinde önemli...

University of Guelph`in yaptığı yeni bir çalışma ebeveynlerin, özellikle babaların, genç yetişkinlerin sağlıklı yaşama dair olumlu davranışlar geliştirmelerinde ve çocukların aşırı kilolu olmalarını engellemeye yardımcı olmakta hayati rol oynadığını gösteriyor.Araştırmacılar, kaliteli ebeveyn-çocuk ilişkilerinin kurulduğu düzenli bir aile ortamında büyüyen genç yetişkinlerin, sağlıklı beslenme alışkanlığını daha çok kazandığını, daha düzenli egzersiz ve uyku düzenine sahip olduğunu, obeziteye yakalanma riskinin ise daha az olduğunu belirlediler.Aile ilişkileri ve beslenme uzmanı Prof. Jess Hainess: “Ebeveynlerin etkilerini test eden araştırmaların çoğu, yalnızca annenin çocukların sağlıklı yaşama alışkanlıkları kazanmaları sürecindeki etkisine ve ya bu durum üzerinde anne babanın ortaklaşa etkisini ölçmektedir. Bu araştırmanın sonuçları ise babaların çocukları üzerindeki etkilerinin test etmekle birlikte, babaların çocuklarının sağlıklı yaşama dair alışkanlıklar kazanmalarının etkisi üzerinde durmaktadır.”Yapılan bu araştırmada araştırmacılar, yaşları 14-24 arası değişen 3700`ün üzerinde kadın ve 2600`ün üzerinde erkek katılımcı ile çalışmışlardır. Her 10 kadın katılımcıdan 6`sı ve her 10 erkek katılımcıdan 5`i ebeveynleriyle yüksek kalitede ilişki kurduklarını ifade etmişlerdir. Çalışmaya göre aile ilişkilerinin kuvvetli olması yeme bozukluklarının daha düşük miktarlarda görülmesine, fiziksel aktivitelerin sıklığının artmasına ve daha düzenli uyku alışkanlığına yol açmaktadır. Kaliteli aile ilişkilerinin kurulduğu ailelerde büyüyen kadın katılımcılar daha az “fast food” yediklerini belirtmişlerdir. Dolayısıyla obezitiye yakalanma riskleri daha azdır.Erkek katılımcılardan kuvvetli baba-oğul ilişkisi olanların da obeziteye yakalanma riskinin daha az olduğu görülmüştür. Haines: “Baba- oğul ilişkisinin oğullar üzerindeki etkisi, anne-kız ilişkinin kızlar üzerindeki etkisinden daha fazla olduğu görünüyor. Baba-oğul ve anne-kız ilişkilerinin genç yetişkinler üzerindeki etkisinin farklılığının sebebini açıklayacak çok daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.” Genel olarak, yapılan bu çalışma erken yaşlardaki genç yetişkinlerin sağlıkları üzerinde ailenin davranışları ve aile içi ilişkilerin etkisinin önemli olduğunu gösteriyor.Kaynak: Science Daily

Canımızın tatlı çektiği bir anda bol çikolatalı büyük bir dilim pasta siparişi vermek üzereyken bazen içimizden gelen bir gücün bizi durdurduğu olur. Çünkü artan kilolarımız veya riske giren sağlımız aklımıza gelir. Bu durumda pastadan vazgeçip birkaç kuru kayısıyla yetiniriz. İşte, tatlı yeme isteğimizin önüne geçip bizi daha makul bir seçime yönlendiren beynimizdeki orbitofrontal kortekstir. Ancak karar verme mekanizmasında tek etken bu değil.

Kramplar aniden ortaya çıkan, acı veren, şiddetli kas kasılmalarıdır. Vücudun herhangi bir bölgesindeki kas dokularında ortaya çıkabilen bu kasılmalar birkaç saniye ile birkaç dakika arasında devam edebilir. Kaslar kasılıp gevşeyerek vücudumuzun hareket etmesini sağlayan dokulardır. Ancak istemsiz olarak kasılıp belli bir süre gevşemediklerinde kramplar oluşur. Kaslardaki yorgunluğun, sinirlerdeki işlev bozukluklarının, kan dolaşımındaki problemlerin ve vücut sıvılarında bulunan bazı kimyasal maddelerin miktarındaki düzensizliklerin kramplara neden olduğu düşünülse de krampların sebebi ve nasıl oluştuğu tam olarak bilinmiyor.

Cambridge Üniversitesi`nde çalışan araştırmacıların Proceedings of the National Academy of Sciences (USA)`da yayımladıkları araştırma sonuçları, yerleşik hayata geçişle birlikte insanların kemiklerinin zayıfladığını gösteriyor. Araştırmacılar, bu durumu yerleşik hayat tarzına sahip insanların avcı-toplayıcı atalarına göre çok daha hareketsiz olmasına bağlıyor.

Gebze Teknik Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü`nden Doç. Dr. Nuri Öztürk ile biyolojik saat ve insan sağlığına etkileri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. TÜBİTAK Bilim Genç: Kendinizden kısaca bahseder misiniz? Doç. Dr. Nuri Öztürk: 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü`nden lisans, 2000 yılında Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü`nden yüksek lisans derecesi aldım. Doktoramı 2006 yılında Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü`nde “karaciğer kanser hücrelerinde yaşlanma” konusundaki çalışmamla tamamladım. 2006-2012 yılları arasında ABD`de Kuzey Karolayna-Chapel Hill Üniversitesi Tıp Fakültesi`nde, Prof. Aziz Sancar`ın laboratuvarında doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştım. 2014 yılına kadar aynı bölümde öğretim üyesi olarak görev yaptıktan sonra Gebze Teknik Üniversitesi`nin Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü`ne katıldım. Halen aynı bölümde çalışmalarıma devam ediyorum.
bilimiletisimi.com © 2016-2025 Bi Network, Stanford, California